aşk ailedir.
akşam saat 20.00 suları, ev halkı toplanmıştır. temmuz ortası, yüzyılın sıcakları bozkır topraklarını kasıp kavurmaktadır. ailenin babası kendini mütevazı bahçesindeki küçük kamelyaya atmıştır. orası serin olduğu için değil, oranın estiği düşüncesiyle bahçeli evde oturmanın keyfini sürer. anne, elinde gazete, haberleri karıştırıp, ülke siyasetine yüzünde hafif bir tebessümle içinden saydırır. evin tek kızı odasında, gençlik hülyalarıyla, çevresini umursamadan yatağına uzanmıştır. evin en ufak ve en gözdesi çizgi film izleme kavgasını kazanmış ve minik kahkahalarıyla iç dünyasında ne yaşadığı bilinmeden televizyona dalmıştır. ben mi? ben de odamda, camın önüne yatak attım, elimde bir roman, aklım romanda değil, belki biraz eser umuduyla uzanıyorum. ve anne seslenir, herkes mutfağa toplanır. anne yerde hamur açar, baba hamuru ocakta pişirir, evin kızı yağlayıp içine peynir dürer. bana da karpuz kesmek, kaba zeytin koymak ve sofrayı kurmak görevi verilmiştir. ufaklıkta, boyundan büyük laflar edip herkesi gülümsetmektedir. şimdi herkes ailenin babasının yegane yeri olan kamelya da akşam yemeğini yer ve çaylarını içerler. sıcak bir temmuz akşamı bir bahçede son bulur.
bizler büyük hayalleri olan küçük dünyalara sahip insanlarız, gerçekliği kabullenemiyoruz. keşke küçük hayalleri olan büyük dünyalara sahip insanlar olsaydık, mutluluk ne kadar kolay olurdu.
bir kadını kırmak nedir bilir misiniz? ben uzmanım. artık öyle bir kıvama geliyorsunuz ki, yattığınız yerde onu kırabiliyorsunuz. ama niyetiniz de kötü değil ha, ama o öyle bir kadın ki kırmayacaksınız, kırılmamayı hakediyor. özür dilemenin yüceliğini yitirdiği bir nokta. sadece özür dilersiniz.