kılıç yarası gibi

(bkz:ahmet altan) tarafından yazılmış 352 sayfalık bu kitap roman, edebiyat türlerine sahiptir.ayrıca kitap 9786051416182 ısbn numarasına sahiptir.
arka kapak yazısı:
ne gariptir ki, imparatorluğun çöküşünün ilk izlerini görmesi, ihtiyarlığı andırır endişeli bir sıkıntıyı ilk hissedişi de sultan'ın dönüşüne rast geliyordu, belki de eski karısı geri gelmese imparatorluğun çöküntüsünü bu kadar çabuk görmeyecekti. sabaha kadar, uzun gecelik entarisiyle konağın içinde dolaşmış, biraz serinleyebilmek için bahçeye çıkmış ve acının da çeşit çeşit olduğunu keşfetmişti; terk edilmekle özlemek başka başka acılar yaratıyordu. kaybetmenin acısıyla kavuşamamanın acısı birbirine benzemiyordu; karısı kendisini terk ettiğinde onu bir daha göremeyecek olmanın kederine, kırılan gurununun ve kendisini alaycı bakışlarla süzen gözlerin yarattığı aşağılanmışlık duygusu da karışmıştı. şimdi özlerken ise ıstırap çırılçıplak ve katışıksızdı, bu nedenle de daha sarsıcı; tek tesellisi bunun ilk acı kadar uzun sürmeyeceğini bilmekti. "eğer seversen, hissediyorsun," demişti osman'a, bunu öyle bir söylemişti ki, osman anlamıştı ne demek istediğini; gerçek bir sevginin hiç bitmediğini, hiç ölmediğini, azalsa da hiç yok olmadığını osman bu tuhaf, bu manasız cümleden öğrenmişti. aynı acıyı babasından bir miras gibi tevarüs eden hikmet bey ise, ölmeden önce, hatıratına, biraz da edip arkadaşlarının etkisiyle daha edebi yazmıştı bu konudaki duygusunu: "hakiki aşk kılıç yarası gibidir, yara kapansa da izi mutlaka kalır."

kitap genel olarak güzeldi; osmanlı döneminin sonlarını anlatıyor. ittihat ve terakki cemiyeti falan da giriyor hatta romana. o dönemlerin işleyişini okuyorsunuz. tarihe hiç ilgisi olmayan biri için ağır ilerleyen bir kitap sayılabilir. doğal olarak içinde ağır gelebilecek osmanlı zamanından kalma kelimeler de var; şahsen ben okudukça kelimelere alıştım. tarih anlatan kitapları zaten severim. belki de o yüzden.
kitabın başlarında karakterlerin çok olmasından dolayı "noluyo ya" diye bi sorgulamadım değil ama okudukça oturmaya başladı, karakterler kendine has olduğundan dolayı ayrım yapmakta zorlanmadım. ancak "osman" karakteri ve ölüleri bana biraz gereksiz geldi. sade bir tarih kitabı da olabilirdi bu.
bir de bir mehpare hanım var ki kitabın yarısı onun güzelliğinden bahsediyor olabilir. mehpare hanımlı bölümlerde cinsel içerikli kısımlar yoğunluktaydı. bu tarz romanlardan rahatsız olanlar okumasın derim. "yok canım" diyenler içinse; tarihe ilginiz varsa keyifli okumalar diyorum.